Stres her ne kadar yetişkinlere özgü görülse de bebek ve çocukların da bu durumu yaşadığı bir gerçek.
Bu içeriğimizde stres ve bebek konusunu ele aldık.
Stresin genel tanımını yaptık; bebeklerde stres kaynaklarını, etkilerini ve yapılabilecekleri araştırdık.
Henüz küçük bir bebekken maruz kalınan koşullar, bedenin verdiği tepkiler ve farklı koşullar altında ebeveynlerin verdiği destek, insanın tüm yaşamı için belirleyici olabiliyor.
Ebeveynler açısından çocukları için mükemmel koşulları yaratmak düşüncesi gerçekçi olmasa da farklı koşullar altında çocuklara ihtiyaç odaklı güçlü bir destek vermek mümkün olabilir. Hatta olmalı.
Mükemmel ebeveynler olmak zorunda değiliz.
Çocuklarımızı her an yaşamdan korumamız mümkün değil ve stres faktörlerini tümüyle ortadan kaldıramayız. Ancak, onlar için iyi birer destekçi olabiliriz.
Biz bu yazıda bunu amaçladık; bebeğin ihtiyaçlarını görebilmeyi ve ona destek olabilmeyi.
Stres Nedir?
Stres, Psychology Today dergisinde de anlatıldığı üzere; çevresel taleplerle bireyin psikolojik, sosyal ve biyolojik kaynakları arasındaki uyumsuzluğu ifade eder.
Stres, bedenin zorlayıcı durumlara verdiği doğal bir tepki olarak da tarif edilir.
- Kasları gerer,
- Zihni alarm durumuna sokar,
- Adrenalin patlaması hedeflere ulaşmak için gereken enerjiyi sağlar.
Bu, stresin insan hayatı üzerinde olumlu etkiler yarattığı yönüdür.
Ne var ki stresin “azı karar çoğu zarardır”.
Yönetilebilir olduğunda üretim kapasitenizi ortaya çıkarırken, kontrolden çıktığında kapasitenize zarar verebilir.
Üstelik bağışıklık sistemi dahil olmak üzere beden fonksiyonlarınızı olumsuz yönde etkiler.
Yüksek oranda stres, soğuk algınlığından kalp rahatsızlıklarına kadar pek çok hastalığı tetikleyebilir.
- İştah sorunları (stres nedeniyle çok yemek yeme ya da yemek yiyememe)
- Uyku sorunları (az uyuma/çok uyuma)
- Baş ağrıları,
- Boyun ağrıları,
- Sırt ağrıları,
- Alkol ya da diğer maddelerin artan kullanımı,
- Mide rahatsızlıkları,
- Yorgunluk,
- Zayıf konsantrasyon,
- Kabus görmek,
- Genel isteksizlik hali
stres durumunda kişinin sisteminin verebildiği tepkilerden bazılarıdır.
Toksik Stres
Toksik stres, koruyucu yetişkin desteği eksikliği durumunda, bedenin stres yönetim sisteminin güçlü ve kesintisiz şekilde etkin hale gelmesidir.
Yani toksik stres, kişinin sisteminin güçlük yaşandığında verdiği tepkidir. Yıkıcı ve yıpratıcı sonuçları olabilir.
Yaşamın güç taraflarıyla baş etmeyi öğrenmek sağlıklı çocuk gelişiminin önemli bir parçasıdır.
Bir tehditle karşılaşıldığında beden;
- Kan basıncını,
- Kalp atım hızını ve
- Stres hormonu olan kortizol seviyesini
artırarak kişiyi bu deneyime hazırlar.
Destek veren yetişkinlerin varlığı sayesinde bu fizyolojik etkiler küçük bir çocukta hızla yavaşlar ve taban seviyesine iner.
Ancak,
Çocuk stres durumunda gereken yetişkin desteğini alamazsa, sonuç yıkıcı olabİlİr.
Beyin dahil tüm vücut sisteminde yetişkinlik yaşamına yansıyan uzun süreli etkiler oluşabilir.
Harvard Üniversitesi Çocuk Merkezi, insanın strese üç şekilde yanıt verdiğini belirtir:
- Pozitif,
- Katlanılır ve
- Toksik.
Pozitif Stres Tepkisi
Bu, sağlıklı gelişimin gerekli bir parçasıdır.
Kalp atım hızında kısa bir artış, hormon seviyelerinde hafif bir yükseklik ile ifade bulur.
Çocukta pozitif stres tepkisini yaratan olaylara örnek olarak,
- Yeni bir bakıcıyla geçirilecek ilk gün ya da
- Aşı olmak gösterilebilir.
Katlanılır Stres Tepkisi
Daha şiddetli ve uzun süreli zorluklar karşısında bedenin alarm sistemleri ciddi seviyede harekete geçer.
Örnek olarak,
- Sevilen birinin kaybı,
- Doğal afet ya da
- Korku uyandıran bir kaza gösterilebilir.
Böyle bir durumda bilinçli destek veren bir yetişkinin varlığı;
- Çocuğun duruma uyum sağlamasına,
- Çocuğun beyninin ve diğer organlarının yıkıcı etkiler almadan toparlanmasına yardımcı olur.
Toksik Stres Tepkisi
Bu tepki; çocuk güçlü, sık ve uzun süreli bir deneyim yaşadığında oluşur.
Örnek olarak,
- Fiziksel ya da duygusal istismar,
- Kronik ebeveyn ilgisizliği,
- Şiddete maruz kalmak gösterilebilir.
Yeterli yetişkin desteği yoksa,
- Çocuğun beyin ve diğer organ sistemlerinin gelişimi büyük yara alır.
- Çocuğun yetişkin yaşamında stresle alakalı hastalık ve bilişsel bozukluk yaşama riski artar.
Görülüyor ki; olay ne olursa olsun çocuğun bilinçli yetişkin desteği alması olayın etkisinin kalıcılığı ve boyutu üzerinde çok büyük etkilere sahip.
Bebek ve Stres
Son derece kırılgan ve hassas bir yapıya sahip olan bebeklerin stresten muaf olduğunu düşünmek çok hoş ancak gerçekçi değil.
Bir bebekte,
- Hamilelik sırasında annenin duygusal durumu ve taşığı stres yükü,
- Doğum süreci;
- Aşırı uyaran,
- Karşılanmamış ihtiyaçlar
gibi doğum sonrası pek çok faktör stres yaratabilir.
Tüm stres faktörlerini ortadan kaldırmak ve steril bir ortam oluşturmak gerçekçi ve mümkün olmadığı gibi bunun ne kadar sağlıklı olduğu da tartışılır.
Ancak stresli bir bebeğin tepkilerini fark etmek, stres kaynaklarını azaltmaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik harekete geçerken bebeğe gereken ebeveyn desteğini vermek çok ama çok önemlidir.
Stresli Bebek Ne Yapar?
Her ebeveyn kendi bebeğinin uzmanıdır.
Bir bebeğin stresli mi yoksa fiziksel bir acıdan kaynaklı zor bir durum içinde mi olduğunu ayırt etmek zordur.
Ayrıca bu öyle bir karışık bir durumdur ki bebeğin süregiden diş çıkarma, ateş gibi durumları da stres durumu yaşamasına neden olabilir.
Stresli bir bebek genel olarak,
- Göz kontağı kurmayabilir,
- Parmak aralarını gergin bir şekilde açabilir,
- Kollarını ve bacaklarını gergin bir şekilde uzatabilir,
- Çok sık hapşırabilir,
- Çok sık esneyebilir,
- Hıçkırabilir,
- Sırtı kavis şeklini alabilir,
- Ağlayabilir.
Tabii ki bebeğiniz her ağladığında, hıçkırdığında ya da esnediğinde bu stresli olduğu anlamına gelmez.
Ancak bu gibi ipuçları yakaladığınızda, ortada bu durumun gerçekleşmesine dair somut bir neden yoksa, bebeğin yavaş yavaş sıkılmaya başladığını düşünebilirsiniz.
Daha önce de söylediğimiz gibi, her ebeveyn kendi bebeğinin uzmanıdır. Bu nedenle bebeğin hal ve hareketleriyle neler anlattığını en iyi siz bilirsiniz.
Bebeklerde Stres Kaynakları
Doğal Ebeveynlik Uzmanı Aletha Solter, “Bilinçli Bebek” kitabında bebeklerin kolaylıkla strese girebildiklerini anlatır.
Kitapta yer alan araştırmaya göre bebeklerin doğumdan sonra tükürüklerindeki kortizol seviyesi yüksek çıkar.
Kortizol vücudun tehdit edici olaylarla başa çıkabilmesini sağlayan hormondur.
Bu yüksek seviye yaklaşık 6. aya doğru yavaş yavaş düşer.
Daha sonra günlük oynamalar dışında pek değişiklik göstermez.
Yani bebek doğduğunda hayli streslidir ve bu stres ancak zaman geçtikçe azalır.
Gelelim bebeklerde stres kaynaklarına. Yine Bilinçli Bebek kitabından ;
- Doğum öncesi stres,
- Doğum stresi,
- Karşılanmamış ihtiyaçlar,
- Aşırı uyaranlar,
- Fiziksel acı,
- Korkutucu olaylar (anne ve babadan ayrılık, anne ve babanın stresi…)
Solter, kitabında yüksek stres düzeylerinin çoğu bebeğin görünür bir neden olmaksızın ağlamasını açıkladığını anlatır.
Ağlama stresİn nedenİ değİl, sonucudur.
Araştırmacılar ağlamanın, vücudun stres karşısındaki tepkisini harekete geçirmediğini; tıbbi müdahaleler ve anneden ayrılma gibi faktörlerin strese neden olduğunu ve bunun sonucunda da bebeğin ağladığını ortaya koyar.
Solter, bu durumun önemle altını çizerek ebeveynin amacının, ağlamayı durdurmak değil stresi engelleyecek yöntemler bularak ağlama ihtiyacını azaltmak olması gerektiğini söyler.
Hamilelikte Stres
Hamilelik kadına pek çok duygu yaşatabilir.
Kaygı ya da stres bunlar arasındadır ve gayet normaldir.
Stres, kişinin yaşamındaki büyük bir değişikliğe -ki hamilelik böyle bir değişikliktir- verdiği normal bir tepkidir.
Bazı durumlarda stres, kişinin hayatındaki değişiklikler karşısında harekete geçmesini sağlar ve yararlıdır.
Ancak daha önce de anlattığımız gibi çok fazla stres, kişinin hayatını içinden çıkılmaz bir hale getirip, pek çok sağlık sorununu tetikleyebilir.
Hamilelikte ise sonuçlar çok daha büyüktür çünkü bebek de annenin stresinden etkilenir.
Peki nasıl?
Amniyotik sıvıdaki stres hormon seviyesiyle.
Bunu Zürih Üniversitesi uzmanları söylüyor.
Üstelik bunun sonuçlarını şöyle açıklıyorlar:
Bebek bekleyen anne uzun süre strese maruz kalırsa, doğmamış bebeğin yaşamının ileriki safhalarında;
- Dikkat eksikliği,
- Hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ya da
- Kardiyovasküler rahatsızlıklar
gibi zihinsel ya da fiziksel hastalıklara yakalanma riski artar.
Zürih Üniversitesi araştırmacılarının ortaya koyduğu sonuçlara göre annenin yaşadığı fiziksel stres,
- Plasentanın metabolizmasını değiştirebilir ve
- Doğmamış bebeğin gelişimini etkileyebilir.
Hamilelikte Stresin Nedenleri
Bazı kadınlar için hamile olduğunu öğrenmek bile başlı başına bir stres kaynağıdır.
Üstelik hamileliği çok istemiş olsa bile.
Bedeni üzerindeki kontrolü kaybetmek, ne yaşayacağını bilememek, hormonal değişim stres durumunu tetikleyebilir.
Hamilelikte strese yol açabilecek diğer etkenler:
- Doğum öncesi test sonuçlarını beklemek,
- Daha önceki travmatik deneyimler (düşük, ölü doğum, zor doğum gibi…)
- Plansız hamilelik,
- Hamileliğin yarattığı fiziksel değişimler,
- Sıkıntılı ve zor hamilelik süreci,
- Problemli bir ilişki yaşıyor olmak,
- Bekar anne olmak,
- Maddi zorluklar,
- İnsanların sürekli tavsiye vermesi ve bunaltması,
- Zorlu iş yaşamı,
- Taşınma,
- Alkol ve sigara sorunu,
- Yakın birinin ölümü nedeniyle yas,
- Depresyon altyapısı ya da diğer zihinsel rahatsızlıklar.
Hamilelikte Stres Bebeği Nasıl Etkiler?
Psikoloji alanında önemli bir otorite olarak kabul edilen Amerika Psikoloji Derneği’nin (APA) yayınladığı makalede söz edildiği gibi hamilelikte stres henüz doğmamış bebeği pek çok açıdan etkiler.
- Stres anne karnındaki bebeğin gelişimini etkileyebilir.
- Bebekte düşük doğum kilosuna sebep olabilir.
- Hamilelik süresini etkileyebilir. Erken doğuma yol açabilir.
- İleriki yaşamında bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimini etkileyebilir.
Hamilelikte Stresi Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?
Sağlık bir bütündür.
Kişinin;
- Fiziksel,
- Ruhsal ve
- Zihinsel
açılardan kendisine dikkat etmesi ve bunun için çaba göstermesi gerekir.
Bunlardan birini ihmal ettiğimizde bir süre idare eder ancak eninde sonunda tüm sistemimizin etkilendiğini görürüz.
Hamilelik bir kadının hayatının en önemli dönemlerinden biridir.
Öncelikle hormonal olarak çok büyük bir değişim içinde olan kadın, fiziksel, zihinsel ve ruhsal açılardan da büyük bir değişim geçirir.
Hamilelikte stres sık rastlanan bir durumdur.
Güzel haber şu ki hamilelik sırasında, öncesi ya da sonrasında stresi ve etkilerini azaltacak pek çok yöntem bulunur.
Şimdi bunlara bakalım.
- Sizi strese sokan unsurlar neler, onları bulun.
- Stres olduğunuzda neler yaşadığınıza dikkat edin.
- Yavaşlamaya çalışın, daha sık dinlenin ve kendinizi çok sıkmayın.
- Sağlıklı ve dengeli bir diyet uygulayın ki hem siz hem de bebeğiniz sağlıklı olsun.
- Güvendiğiniz ve yanında kendinizi rahat hissettiğiniz biriyle kaygılarınızı, hislerinizi konuşun.
- Hamilelik açısından uygun bir egzersiz programı uygulayın.
- Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri deneyin. Sizin için hangisi daha iyiyse devam etmeye çalışın.
- Sizi rahatlatacak, dinlendirecek aktivetelerde bulunun. Okumak, eğlenceli bir şeyler seyretmek ya da bir hobiyle ilgilenmek.
- İnsanların yardım isteklerini kabul edin.
- Yanında rahat hissettiğiniz, eğlendiğiniz, sizi anladığını düşündüğünüz insanlarla vakit geçirin.
Hamilelik dönemi bebek gelişimi üzerinde kritik öneme sahiptir. Hamilelik Sürecinde Sağlıklı Kalmak adlı içeriğimiz bu konuda size destek olabilir.
Doğum Stresi ve Bebek
Araştırmalar bebeklerin anne karnında duyarlı ve zeki olduklarını, uyaranları aldıklarını gösteriyor.
Hal böyle olunca bir bebeğin doğum gibi bir sürecin etkilerini hissetmesi son derece normal görünüyor.
Pek çok anne doğum sırasında sancılı, yorucu bir süreç yaşayabilir ve bu normaldir.
Aynı şekilde bebekler de bu sürecin etkilerini hisseder.
Anne rahminden dışarıya yapılan yolculuk travmatik bir deneyim olabilir.
Doğum bebekler için stresli ve travmatik bir deneyim olsa da doğaldır.
Bazen bebekler doğum sırasında,
Panik,
Huzursuzluk ve
Ayrılık gibi hislerin etkisinde kalabilir.
Bazı uzmanlar
- Kolik,
- Reflü,
- Beslenme ve
- Solunum sorunu
gibi durumların çözülmeyen doğum travmalarından kaynaklanabileceğini söyler.
Aletha Solter, zor doğum yapmış annelerin bebeklerinin daha rahat doğum yapmış annelerin bebeklerine göre daha çok ağlama eğiliminde olabileceğini anlatır Bilinçli Bebek kitabında.
Kitapta yer alan bir çalışmada, komplikasyonlu bir doğumla dünyaya gelen bebeklerin
- 3 aylıkken daha uzun süreli ağlama nöbetleri geçirdikleri ve
- İlk 14 ay boyunca daha yüksek bir olasılıkla geceleri daha sık uyandıkları belirtilir.
Solter travmatik bir hamilelik ya da doğum süreci sonunda doğan bebeklerin ağlamalarının biyolojik bir stres boşaltma mekanizması olarak düşünülebileceğini anlatır.
Doğum travması çok ağır olan bebekler travmasını tamamen çözümleyinceye kadar her gün uzun ağlama nöbetleri geçirebilir.
Bebek ağlaması konusunda size fayda sağlayacağını düşündüğümüz Bebeğinizin Ağlamasını Durdurmak İçin Yapabilecekleriniz adlı içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.
Bebeğin İlk Yılları ve Stres
Sağlıklı beyin ve zeka gelişimi bebeğin doğumla birlikte getirdikleri ile erken dönem kazanımlarının karışımıdır.
Bebeklerde zeka gelişimi açısından ilk ve en önemli adım sağlıklı hamilelik sürecidir.
Sonrasında ilk iki yıl, bebeğin beyin ve zeka gelişiminde büyük rol oynar.
İlk deneyimler bebeğin dünyayı algılayış biçimini belirlediği gibi ileride nasıl bir yetişkin olacağının da tohumlarını atar.
Bebeğin yaşamın ilk yıllarında strese maruz kalmasının önemli psikolojik sonuçları olabilir.
Ebeveyn Stresi
“Mutlu anne mutlu çocuk” sözünü mutlaka duymuşsunuzdur.
Bize göre hem annenin hem de babanın mutlu olması önemli. Çünkü bebekler/çocuklar ebeveynlerinin birer aynası konumundadır.
Bebeklerin hisleri ebeveynlerinin hislerinin bir yansımasıdır.
Bebekler/çocuklar etraflarında olan biteni kayıt halindedir ve büyük bir hızla öğrenirler.
Bebekler kendilerine söylediklerinizden değil;
- Hayat duruşunuzdan,
- Olan biten karşısındaki tepkilerinizden,
- Kendinizi ifade etme biçiminizden ve
- Hislerinizden öğrenir.
Doğumdan itibaren, hatta anne karnında,
Bebekler etraflarındaki kişilerden
duygusal ipuçları toplar.
Çok küçük bir bebek dahi belli bir duruma tepkisinde kendisine bakım veren kişiyi örnek alır.
Bu demektir ki; ebeveynler söz konusu olduğunda bebekler herşeyin farkındadır ve stres ebeveynden çocuğa geçebilir.
Ayrıca ebeveynler stres durumunda,
- Daha mesafeli olabilir,
- Bebek bakımında tutarlı davranmayabilir,
- Bebeğin ihtiyaçlarını zamanında sevgi ve şefkatli karşılamak konusunda yetersizlik yaşayabilir.
İhtiyaçlarının ne zaman ve ne şekilde karşılanacağı konusunda güven duyamayan bebeğin beyninde kortizol seviyesi artabilir.
Bu dinamik bebeğin davranışlarını çok geniş bir yelpazede etkileyebilir;
- Bebek çevresini keşfetmek konusunda rahat hissetmez,
- Güven duymaz,
- Ebeveynine karşı aşırı bir bağlılık geliştirebilir.
Bebeklerin stres kaynakları olarak hamilelik sürecinde yaşananlar, doğum stresi ve doğum sonrası etkenlerden bahsetmiştik. Şimdi doğum sonrası etkenleri biraz inceleyelim.
Bebekte Stresin Diğer Nedenleri
Bebekler çevrelerinde olan biten herşeyin farkındadır.
Doğal bir yetenekle bir sünger gibi tüm çevresel uyaranları, ebeveyn tepkilerini bünyelerine alırlar. Ve ihtiyaçlarının fazlası ya da azını kendilerine özgü bir dille çok güzel ifade ederler.
Doğum sonrası bebekte stres yaratan nedenleri aşağıda sıraladık.
Bebeğinizi anlamanızda yardımcı olabilmeyi umuyoruz.
Karşılanmamış İhtiyaçlar
Hayata yeni gelmiş bir bebeğin en önemli ihtiyaçları;
- Fiziksel temas,
- Sıcaklık,
- Kalp atışı sesi,
- Annenin ve babanın sakin sesleri,
- Ağlamalarına hemen yanıt verilmesi,
- Acıktıklarında beslenmeleri,
- Aşırı uyarandan korunmalarıdır.
Bu ihtiyaçların karşılanmaması bebek için önemli bir stres kaynağıdır.
Bebek, anne ve babasıyla kurduğu sağlıklı bağı temel alır ve dünyanın geri kalanıyla ilişkisini belirler.
İhtiyaçların karşılanmaması bebekte,
- Duygusal acıya ve bunun sonucunda da
- Ağlama nöbetlerine yol açabilir.
Bebeğiniz ağladığında onu yatıştırabilmek için size yardımcı olacak her şey Bebeğinizin Ağlamasını Durdurmak İçin Yapabilecekleriniz adlı içeriğimizde yer alıyor.
Aşırı Uyaranların Varlığı
İhtiyacından fazlası da bebekte strese yol açabilir demiştik.
- Yüksek ses,
- Gürültü,
- Parlak ışıklar,
- Kalabalık,
- Aşırı kucaklanma
gibi etkenler bebek için aşırı uyaranların varlığına işaret eder.
Bu etkenler bebeğin stres seviyesinin yükselmesine yol açabilir.
Dışarıdan gelen bu uyaranlardan rahatsız olan bebek,
- Uykuya dalamayabilir,
- Ağlayabilir,
- Rahat hissetmeyip korku yaşayabilir.
Birçok geleneksel kültürde doğumdan hemen sonra anne ve bebeği sakin bir yere alınır.
Bebek bu sırada aşırı uyaranların varlığından korunurken anne bebeğiyle bağ kurmak için fırsat bulur.
Gelişim Sürecindeki Duygular
Bir bebeğin büyümesini izlemek her türlü yorgunluğuna karşın müthiş bir şeydir.
Bebek tarafından bakıldığındaysa büyümek epey bir çaba ve zaman gerektirir.
Bebekler gelişim sürecinde çaresizlikleri ve yetersizlikleri nedeniyle hüsran duyguları yaşar.
Örneğin; 3 aylık bir bebek, bir oyuncağı tutmak ister ancak vücut koordinasyonu henüz bunun için yeterli değildir. Bu da bebeğin hüsranla ağlamasına yol açabilir.
Ya da yürüme denemeleri yaparken düşüp kalkan bir bebek, bu çabanın verdiği yorgunlukla stres yaşayabilir.
Ebeveyn olarak görevimiz onlara her koşulda destek olmak.
Hüsran duygularını yaşamalarına izin verip ağladıklarında, huysuzlandıklarında sakin kalıp hal ve hareketlerimizle bunun geçeceğini hissettirmek.
Korkutucu Olaylar
Bebekler için korkutucu olabilecek olayları aşağıda sıraladık:
- Ebeveynlerden ayrılık,
- Aile içi anlaşmazlıklar,
- Bebeği de kapsayan duygusal ve fiziksel şiddet ortamı,
- Bebeğin yok sayılması,
- Uyarılmadan kucağa alınmak,
- Oyuncak yerine konmak.
Aslında bebek ve stres kaynakları ile ilgili tüm bu makaleyi düşündüğünüzde göreceksiniz ki bebeklerle yetişkinlerin stres kaynaklarının birbirinden çok da farkı yok. Sadece ölçüleri farklı.
Yetiştinler olarak biz de ayrılık, yeni bir beceri edinme, yeni bir iş, yeni bir ortam, korkutucu olaylar (ölüm, ciddi sonuçlar doğuran kaza, hastalık), ebeveynlerimizin stres durumları gibi koşullar nedeniyle zorlanıyor ve stres durumları yaşabiliyoruz.
Doğumumuz sırasında yaşadığımız stresin, farkında olmadan, bir ömür izlerini taşıyabiliyoruz.
İşte bu nedenle yaşımız kaç olursa olsun,
- Beden ve zihin farkındalığı ile kendimiz üzerinde çalışmak,
- Duygularımızı fark etmek,
- Zorlandığımız durumları tespit edip bizi o durumlarda neyin rahatlatabileceğini görmek,
- Çözümleri koşullar içerisinde değerlendirip uygulamanın yollarını bulmak ve
- Gerektiğinde profesyonel destek almak önemli.
Hep aklımızda tutalım, mutlu bir çocuk için mutlu ebeveyn gerekiyor.
Stresli Bebek Nasıl Sakinleştirilir?
Aşağıdaki öneriler, bebeğin o an için stres durumunu azaltmak ve bebeği rahatlatmak içindir.
Ancak önemli olan bebeğin hayatındaki stres kaynaklarını mümkün olduğunca ortadan kaldırmaktır.
Tüm stres faktörlerini yok etmek gerçekçi ve mümkün olmasa da ;
- Kendimizi ve hayatımızdaki stres faktörlerini fark ederek,
- Kendimize emek vererek,
- Bebeğimize koşulsuz sevgi ve ilgimizi sunarak,
- İlişkimizde bizi aşağı çeken, partnerimizle çatışma yaşamamıza neden olan faktörleri fark edip el birliğiyle çözüme giderek
büyük adımlar atabiliriz.
Bunlar yazması ve okuması kolay ancak uygulaması çok da kolay olamayabilecek adımlar. Bu nedenle gerektiğinde profesyonel yardım almak çok önemli.
Diğer yandan o an için stres yaşayan bebeğinizi sakinleştirmek için şunları deneyebilirsiniz:
Bebeğinizle fiziksel temas kurun:
Etkili fiziksel temas beyindeki oksitosin gibi stresi engelleyen hormonların ve doğal ağrı kesici olan iç kaynaklı opioidlerin açığa çıkmasını tetikler.
Böylece bebek sakinleşir çünkü kortizol üretimi durur.
Beyin strese karşı daha uzun süreli direnç geliştirir.
Ancak burada da dikkat edilmesi gereken nokta, bebeğin hangi tür temastan hoşladığını bulmak.
Bazı bebekler çok sıkı temastan, kucağa alınmaktan hoşlanmayabilir. Bu durumda belki yumuşak dokunuşlar, bebeğin parmağınızı tutmasına izin vermek yeterli olabilir.
Yani yaklaşımımızı bebeğin tercihlerine göre düzenlemeliyiz.
Onunla konuşun:
Sakin ve sevgi dolu bir ses tonuyla bebeğinizle konuşun.
Ona rahatlatıcı şeyler söyleyin.
Fiziksel temasta olduğu gibi sevgi dolu konuşma ve beden dili, beynimizin oksitosin gibi kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak kimyasalları açığa çıkarmasını sağlar.
Beraber hareket edin:
Bebeğinizi kucağınıza alın, hafif hafif sallayarak bulunduğunuz mekanda dolaşın.
Bebeğiniz rahatlayacaktır.
Kucağınıza alamıyorsanız bebeğinizi arabasına koyun ve yürüyüşe çıkın.
Açık hava, ortam değişikliği bebeğin rahatlayıp gevşemesini sağlar.
Banyo yaptırın:
Suyun rahatlatıcı etkisi yadsınamaz.
Mümkünse bebeğinizin stresli olduğunu hissettiğinizde ılık bir banyo seansı için ortamı hazırlayın.
Şarkı söyleyerek, yumuşak dokunuşlarla bebeğinizi rahatlatın.
Şışşş sesi iyi bir çözüm olabilir:
Bu ses bebeklerin anne karnındayken duyduğu seslere benzer ve hemen gevşeyip rahatlamalarına yol açabilir.
- Bebeğin kulağına doğru yumuşak bir şekilde şşşş sesi çıkarın.
- Biraz bekleyin, sonra yeniden deneyin.
Bebeğin yavaş yavaş rahatlayacağını düşünüyoruz.
Umarım size fayda sağlayan bir içerik okuduğunuzu düşünüyorsunuzdur ve yorumlarınızla katkıda bulunursunuz. Deneyimlerinizden faydalanmak bizi mutlu edecek ve kendimizi geliştirmemizi sağlayacaktır. Teşekkürler.
Kaynaklar: parentingscience.com, apa.org, pregnancybirthbaby.org.au, Aletha Solter “Bilinçli Bebek”, momjunction.com, media.uzh.ch, psychologytoday.com, zerotothree.org, hopkinsmedicine.org, uhsprinceton.edu, webmd.com, developingchild.harvard.edu